Elektrikli araçlardan çıkarılan ve artık kullanılamayacağı düşünülen lityum-iyon piller, sanıldığı kadar “işe yaramaz” olmayabilir. Edith Cowan Üniversitesi (ECU) bünyesindeki araştırmacılar tarafından yürütülen yeni bir çalışma, bu atık pillerin aslında önemli ölçüde geri kazanılabilir lityum içerdiğini ortaya koydu.
Araştırmaya göre, bu pillerin büyük bir kısmı henüz ömrünü tamamlamış değil; çoğu durumda kapasitenin yalnızca yaklaşık %20’si kullanılmış durumda. Yani, içinde halen değerli materyaller barındıran bu piller geri dönüşüm yoluyla yeniden değerlendirilme potansiyeline sahip.
Araştırmada, lityum tedarik zinciri küresel ölçekte incelenirken, geleneksel madencilik yöntemleri ile modern geri dönüşüm teknolojileri karşılaştırıldı. Lityum üretiminde madencilik halen en yaygın yol olsa da, bu yöntemin çevresel maliyeti azımsanamayacak düzeyde. Araştırmaya göre geri dönüşüm, yalnızca ekonomik değil, aynı zamanda ekolojik açıdan da çok daha avantajlı bir seçenek sunuyor.
Verilere göre, geri dönüşüm süreçleri madenciliğe kıyasla yaklaşık %61 oranında daha az karbon emisyonuna neden oluyor. Ayrıca %83 oranında daha az enerji ve %79 oranında daha az su kullanımıyla, çevresel etkileri önemli ölçüde azaltıyor.
“Bu pillerde işimiz henüz bitmedi”
Çalışmanın baş yazarı, ECU’da doktora sonrası araştırmalarını sürdüren Asad Ali, atık pillerin yalnızca lityum açısından değil, diğer değerli metaller açısından da önemli birer kaynak olduğunu vurguluyor.
“Bu pilleri geri dönüştürdüğünüzde sadece saflaştırılmış lityumu değil, aynı zamanda nikel ve kobalt gibi kritik materyalleri de yeniden kazanma şansınız oluyor. Üstelik bu süreç, doğrudan madencilik faaliyetlerine kıyasla doğaya çok daha az zarar veriyor” diyen Ali, geri dönüşümün sadece çevreye değil, kaynak verimliliğine de katkı sunduğunu belirtiyor.
Araştırma, Dünya genelinde büyük miktarda kullanılmayan lityum pil bulunduğuna dikkat çekiyor. Elektrikli araçların yaygınlaşmasıyla birlikte bu sayı giderek artıyor. Örneğin yalnızca Avustralya’da, hükümet projeksiyonlarına göre 2035 yılı itibarıyla yıllık 137 bin ton lityum pil atığı oluşabilir.
Küresel ölçekte ise lityum-iyon pil pazarının her yıl ortalama %13 oranında büyüdüğü belirtiliyor. 2026 yılına kadar yıllık 1.600 kiloton lityum tüketiminin gerçekleşmesi bekleniyor. Bu durum, atık pillerin potansiyel bir kaynak olarak değerlendirilmesini daha da acil hâle getiriyor.
Her ne kadar geri dönüşüm fikri dünya çapında benimsenmeye başlasa da, kapasite açısından ciddi eşitsizlikler söz konusu. Araştırmaya göre Çin, 2023 itibarıyla küresel geri dönüşüm kapasitesinin yaklaşık %80’ine sahip. Lityum rezervlerinin ve işleme altyapısının büyük bir kısmını elinde bulunduran ülke, bu alanda büyük bir üstünlük kurmuş durumda. Avrupa ve ABD ise bu alanda henüz %2 seviyesini yeni geçmiş bulunuyor.
Ayrıca ilk nesil pillerin geri dönüşümünün, teknik zorluklar nedeniyle daha karmaşık olduğu ve etkili bir sistem kurulabilmesi için en az %90 lityum geri kazanım oranına ulaşılması gerektiği vurgulanıyor.
Yeni tesisler yolda
Aralarında Tesla gibi büyük otomotiv ve teknoloji şirketlerinin de bulunduğu birçok firma, kendi geri dönüşüm tesislerini kurmak üzere harekete geçmiş durumda. Bu yatırımlar sayesinde önümüzdeki yıllarda, atık pillerin çok daha yüksek oranlarda değerlendirilmesi mümkün olabilir.