Mandalina mı portakal mı, sağlığınız için hangisi daha faydalı?

Mandalina mı, Portakal mı? Hangisi Daha Sağlıklı?

Her ikisi de yüksek vitamin ve mineral içeriğiyle dikkat çekerken, farklı sağlık yararları sunan mandalina ve portakal arasında tercih yapmak kişisel ihtiyaçlara bağlıdır. Mandalina, temizlenmesinin kolay olması ve tatlı tadıyla her yaştan kişinin favorisi olmasıyla bilinir.

Mandalina, bağışıklık sistemini destekleyen C vitamini, cilt sağlığını iyileştiren A vitamini ve iltihapla savaşan flavonoidler gibi önemli besin öğeleri sunar. Ayrıca, hassas midelere sahip kişiler için daha uygun bir seçenek olmasıyla da tercih edilir.

Hassas Mide İçin Mandalina Uygun

Ayrıca, düşük kalorisi ve ideal atıştırmalık olma özelliğiyle diyet yapanlar için de tercih edilen bir meyvedir. Portakal ise yüksek besin içeriğiyle sindirim düzenlemesinden kalp sağlığına kadar birçok fayda sunar.

Portakalın diyet lifi, sindirimi düzenleme, kolesterol seviyelerini düşürme, uzun süre tok kalma hissi sağlama gibi faydaları bulunur. Ayrıca, kalp fonksiyonlarını destekler, kan basıncını dengeler ve kalp-damar hastalıkları riskini azaltır.

Mandalina mı Portakal mı Daha Faydalı?

Mandalina ve portakalın seçimi, kişisel tercihlere göre değişir. Mandalina hızlı ve pratik bir atıştırmalık arayanlar veya mide sorunu yaşayanlar için idealdir. Uzun süre tokluk hissi ve kardiyovasküler sağlık desteği arayanlar içinse portakal daha faydalı olabilir.

Bir orta boy portakal yaklaşık 60 kalori iken, bir mandalina yaklaşık 45 kalori içerir. Her iki meyveyi diyette düzenli olarak tüketmek zengin vitamin ve minerallerin yanı sıra vücuda gerekli antioksidanları da sağlayarak genel sağlığı olumlu yönde etkiler.

Turunçgilleri günün ilk yarısında tüketmek vücut tarafından daha verimli emilimini sağlar. Ayrıca, portakal veya mandalinayı fındık veya bal ile birleştirerek lezzetli ve besleyici bir atıştırmalık elde edebilirsiniz.

Yemek pişirirken portakal veya mandalina kabuklarını kullanmak, yemeklerinize zengin bir aroma kazandırırken, aynı zamanda ruh halinizi iyileştiren ve stresle savaşan esansiyel yağlar açısından da fayda sağlar.

Related Posts

Yaygın virüs ‘öpücük hastalığına’ neden oluyor, kanser riskini de 5 kat artırıyor!

Dünya genelindeki çoğu insanın hayatının bir döneminde enfekte olduğu Epstein-Barr virüsünün (EBV), kansere yakalanma riskini önemli ölçüde artırabileceği ortaya çıktı. Dünya Sağlık Örgütü’nün (DSÖ) kanser araştırma ajansının yeni çalışmasına göre, yaygın görülen bu virüs, kişileri henüz kanser teşhisi almadan yıllar önce yüksek risk altına sokabiliyor.

Küçük bir hata büyük sorunlara yol açabilir! Yazın spor yaparken bu 5 yanlıştan kaçının

Yaz aylarında havaların ısınmasıyla birlikte açık hava aktivitelerine olan ilgi artıyor. Ortopedi ve Travmatoloji Uzmanı Prof. Dr. Safa Gürsoy, yaz sporlarında en sık yapılan 5 yanlışı anlattı, yazın spor yaralanmalarına karşı alınabilecek önlemleri sıraladı.

Erken teşhis ve doğru müdahaleyle KKKA’dan kurtulmak mümkün

Sivas Cumhuriyet Üniversitesi Sağlık Hizmetleri Uygulama ve Araştırma Hastanesi Başhekimi Prof. Dr. Ömer Tamer Doğan, Kırım Kongo Kanamalı Ateşi’ne (KKKA) maruz kalanların erken ve doğru müdahaleyle hastalıktan rahatlıkla kurtulabildiğini belirtti. Doğan, yazılı açıklamasında, hastalığın bulaşma yolları, korunma yöntemleri ve tedavi süreçleri hakkında bilgi vererek, erken müdahalenin önemine dikkati çekti.

Otizm Tanısı Nasıl Konur?

Otizm tanısı nasıl konur? Uzmanlar, genetik testlerin otizmi net göstermediğini sadece otizm riskini ortaya koyacağını öne sürdü. 

Üzüntü, korku, kayıp tetikleyebiliyor! Kalp krizi değil, ‘Kırık Kalp Sendromu’

Kalp krizine benzer belirtilerle ortaya çıkan bu durumun, çoğunlukla duygusal şoklara verilen biyolojik bir yanıt olarak geliştiğini dile getiren Uzman Klinik Psikolog Cumali Aydın, yoğun stres veya duygusal travmaların tetiklediği ve kalp krizine benzer belirtilerle ortaya çıkan ‘kırık kalp sendromu’ hakkında bilgi verdi.

Kalp hastalıklarına karşı nasıl korunuruz? Uzmandan hayati tavsiyeler

Kalp Damar Cerrahisi Anabilim Dalı Öğretim Üyesi Prof. Dr. Adem İlkay Diken, atardamarı sağlıklı olan insanların 90’lı yaşlarda bile efor kısıtlaması olmadan yaşadığını ancak atardamarlarına iyi bakmayanların 30’lu yaşlarda bypass olduğunu vurgulayarak, “Atardamarlarınız ne kadar iyi ise biyolojik yaşınız da o kadar iyi olacaktır” dedi.